Her şey senin için ama sen, benim için!…

Duygu Can 18 Şubat 2014

 

Her gün işyerinden eve döndüğümde karşılaştığım koca gövdeli kaya, ne güzel girinti ve çıkıntılara sahipsin. Ne de güzel ağırlığını bastığın yere hissettiriyorsun. Seni görünce akşam olmuşta kavuşmak istediğim aile bireylerinin elleri ile karşılaşmama ramak kalmış gibi hissediyorum. Ve bu his, saniyeler sonra gerçeğe dönüşüyor. Kaç kişi yaşatabilir sana bu duyguyu ki? Hiç mi? O zaman o kayayı sevmeliyim. Hatta o kayayı başka pek çok şeyden daha çok önemsemeliyim. !

Şu yanaklarımın içine yerleşmiş ve beni her baktığımda mutlu eden gamzem gibi mesela, onun kadar mesela, beni sevdaya sürükleyen ne var? O halde onu başka pek çok şeyden daha çok önemlemeliyim. !

Etimin içine girmiş bir kıymık, anlık olarak canımı yaksa da, ben onunla uğraşırken pek çok kötü şeyi es geçmiş, altatmış ve görmemiş isem ona bir teşekkür edip, onu başka pek çok şeyden daha çok önemsemeliyim. !

Nedeni olduğunu unutma, durup dururken senin derini yırtıp da dokuna karışan, kendi odunsuluğundan vazgeçen bir kıymığın da senin uğruna kendi hayatından feragat ettiğini unutmamalısın. Bu düşünceyi alıp, şu an başına gelmiş pek çok tatsız olaya genelleyip, yuvarlayabilirsin. Boş yere değil, bundan emin ol.  Sana gelmiş her şey “senin için” gelmiştir.

Ve her gün maruz kaldığın negatif elektrik yüklü insanlar, yüzlerinde kendi kendine yaratılmış bir yalnızlık, koyu-küllü bir fıkra, zemzemi bitmiş bir göz pınarı ile sana bakmakta olduklarını düşündüğünde sıkılmasın canın. İçini daraltan, genişlemiş göğüs kafesini ve içinde duran temiz kalbini küçültmek için çaba harcayanlar sayesinde daha derin nefes alıp, daha da genişlediğini, iyiliğinin hacmini sınırsızca büyüttüğünü unutma. O binbir surat, dengesiz karakterli insanlar ile temasının sana ekleyeceği yararı tahmin bile edemezsin. Aynı anda pek çok şeye sabır etmek zorunda kalman ve kaderin sana yapmış olduklarını “haksızlık” olarak niteleyebilirsin ama çifte sabrın, sana çifte mutluluk, çifte talih ve çifte şans getireceğine güvenebilirsin.

Cennet, senin seçtiğin kişi’dir, olay’dır, hayat’tır… Cennet, senin yaşadığın tecrübeler sonunda vardığın olgunluk, büyüklük ve içine dolmuş türlü türlü nitelik’tir. Değer, bilinmez gibi görünse de bu hayat senin değerinin farkındadır. Şimdi sen, karşılaştığın her şeyin senin hayrın ve mutluluğun için, bir ‘umut’ olduğu gerçeğine odakla kendini.

Her şeyi önemse. Hatta pek çok şeyin aslında senin için ne kadar önemli olduğunu düşün. Bir kaya parçasının, bir kıymığın, bir kötü söz ve bakışın senin için ne kadar değerli olduğunu bi düşün.

Ben, seni tanısam da tanımasam da, bu yazdıklarımın sende hayat bulacak olmasından çok mutluyum. Bir tane kelimem bile senin akan suyunda kağıttan gemi olacaksa ne mutlu!… Dolayısı ile aslında sen de benim içinsin…

Yorum Yapın