Fark-Et-me!

Duygu Can 14 Aralık 2018

Hiç fark etmek istemiyorum hayatı! Farkındalık, mindfulness yeni yeni adlarla psikolojimi düzeltmeye çalışan öğretileri de istemiyorum. Hiç farkında olmadan akıp gitsin zaman istiyorum. Bunca zaman fark ederek, hissederek, yaşayarak yürüdük çakılını, dikenini, taşını gördük yolların. Acı çekerken, etlerimizi delip iç organlarımıza girsin diye uğraştık, uygunsuzca kontrol etmeye çalıştık her şeyi. Bugün şekerin esmeri bize denk düştü diye bitti moralimiz. Saatlerimi bu sıkıntıda erittim, yok ettim. Farkındaydım çünkü. Bu elimdeki bildiğim normal şekerlerden değildi. Esmerdi. Derdim büyüktü. Deşe deşe içinden çıkarmayı başardım saçlarımın bitini. İki tırnağımın arasında ezdim minik siyah bedenini. Ezdikçe çoğalıyordu sanki kafamda, biri bitmeden diğeri ellerime iniyordu. Çünkü şekerim esmerdi! Hep bunu fark etmemle başladı, boşluğum, hiçliğim, buram buram bunalımım. Hep o anın acısının içinde kalmamla ayaklandı öfkeli ruhum. Fark etmiyorum ve andan çıkıyorum artık….

Bana maval okumayın bi zahmet, tüm psikolojik telkinler psikolojin çok iyi iken işe yarıyor. Kimse alt üst olmuş bir kalbe iyi gelecek şerbeti söylemiyor çünkü bilemiyor. Herkesin çözümü kendi yolunda, kederin artılarını çarpı yapmak senin kafanda. Çöz ya da büyüt! Fark ettikçe büyüyor aslında, hiç kondurmayıp hesaplaşmayıp ileri bir zamana kendini itersen azalıyor sanki. Sakın durma! Olduğun yer, derinleştiğin dert seni bin kat geriye götürecek unutma!

Hissettiğin şey ise kandırılmak! Bu çok meşhur kelimenin insanda hissettirdiği anlam ve boşluk epey derin. Sanki selalar kalbinin içinde okunuyor. Bir sürü hücren ölmüş de namaza duruyor kalbin!… Kandırılmak böyle ağır ve bunaltıcı bir his. Pek çok dalı var, işte, aşkta, arkadaşlıkta, dostlukta, okulda, evde, evlatken, anneyken felan daha bin türlüsü… Söylediğin, inandığın, sevdiğin, güldüğün, sözünü dinlediğin, herhangi bir zamanında adandığın birisi, bir şey işte. Kandırıldığını fark etmezsen akıp gidiyor her şey. Ama bir fark edersen düğümler otomatik atılıyor geçmişe. Geçtim sandığın, bitirdim dediğin yarışlar yeniden önüne seriliyor. Hepsini bir solukta, daha az zamanda yeniden aşman gerekiyor. Bir şeker esmer çıktı diye bak neler oluveriyor!

Seni mutlu edemedim kusura bakma, içine bir bağ bahçe seremedim, sulamadım tarlalarını, dalındaki meyveyi övemedim. Uzun zamandır yapmaya çalıştığın, sana iyi gelen bir şeyi de epey kötüledim. Fark etme! Etme işte. Bazen fark etmeden gidiversin, uçuversin kuşlar başının tepesinde. Sen onların nereden kaçtığını, nereye gittiğini, o an ne çeşit bir kanat acısında olduklarını bilme, bakma, görme, fark etme! Başının tepesinde bırak uçup geçsinler. Esmer şekeri de dert etme artık, senden mühim mi? Senden daha değerli mi? Senin kaderinden daha anlamlı mı? Ona güzel bir atıf aramaktan vazgeç, esmer olan sana düştü, yaşadın, yaşıyorsun, geçiyor işte!…

Yorum Yapın