İnsanın evi, arabası, yazlığı, kışlığı olmalı dediler sana değil mi?

Sil bu zorla bellediğin bilgileri.

İnsanın üç hece yalnızlığı olmalı sadece.

Korkmadan ve yanında kimse olmadan yaşayabilmenin hazzını tatmalı.

Evin, araban, yazlığın, kışlığın değil de,

Bir dize şiirin olmalı mesela.

İstediği vakit yazıp, istediğine sövebilmeli yüreğin.

İnsanın yapmak istemediği şeyler için bir küple özgürlüğü olmalı.

Yapmak istedikleri için değil, yapmak istemedikleri için özgürlüğü olmalı.

Ağlamak istediği zaman ağlayan, gülmek istediği zaman gülen, kakasını yapmak istediği an yapan bir bebeğin özgürlüğü ile kendininkini karıştırma.

Bu minik bebek kadar özgür olmaya çalışma!

Her istediğini her istediğin vakit yapabilmen senin ruhunda harabe bir köşk inşaa eder, unutma.

İnsanın malı, mülkü değil de bir tane güzel sözü olmalı ağzında.

Sevdiğine de çekinmeden yapıştırmalı, tükürüklü de olsa.

İnsanın kendisine yakışan bir gülücüğü, bir matemli bakışı, bir sarılışı olmalı mesela.

Vakti gelince yüzünü giydirmeli bunlarla.

Sonra, İnsanın büyük bir çıplaklığı olmalı şu Dünya’da.

Yarım olduğunu, yazık olduğunu, kıyıda unutulmuş olduğunu anlamalısın bu çıplaklıkla.

İnsan olmak ile giyinik olmak aynı sepette durmamalı, tövbe haşa.

Kulakları birkaç güzel iltifat işitmiş, gözleri bir iç güzelliği ile kaynamış olmalı.

Çok taze bir meyvesi olmalı vücudunda, çok diri bir bakışı, çok haz veren bir konuşması.

İnsanın, insanca geçireceği bir takvimi olmalı.

Güzelliklerin onu bulduğu günler özenle işaretlenmiş olmalı.

İnsanın rüyasında gördüğü bir tane alabalık olmalı, kısmeti kahveden taşmalı, çayı bir gün çok demli olmalı.

İnsanın, yatı, katı, maddi varlığı değil de, iki adım yüreyebileceği manevi ayakları olmalı.

Yani,

Ben şu yazdığım şeyin adına “şiir” desem de sen inanma.

İnsanın böyle ismini yanlış koyduğu sevdikleri de olmalı kalbinin en ortasında.

Duygu Can 14 Kasım 2013