Kalbimin kıyılarına dalgalar bir isim yazmışlar,

Kumların suları içine her çekişinde, dağlarda yankı buluyor adın.

Oysa isim nedir ki?

Annen, baban birileri seni çağırırken bir şekilde hitap etsinler diye koymuş. Bir mana aramış olsalar da, tüm isimlerin tek bir manası var aslında; İsmin anıldığında sende, kendine yönelen bir sözün olduğunun algısının oluşması.

Ama seninki sadece öyle mi?

Ayaklarını bastığın toprağın bile taşıdığı bu manalı yük ile sorunları var.

Senin ayakucun değdi diye irkilen minik çakıl taşları var.

Düşünüyorum düşünüyorum yüreğime kaçıncı peygamber olarak indirildiğini bulamıyorum.

Esaslı bir düzine dua bildiğini, benim yüzüme doğru okuyup üflediğini sanmamda da haksız değilim.

Sen, şeytanın tek tüyünü değil, tüm güzel günahlarını takmışsın koluna.

Farkında mısın?

Adını yüzyıllardır “aşk” koyanlar ne büyük yanılgı içine düşmüşler, bu hissettiğimiz şeyin adı bildiğin “acı”…

Direniyoruz cümle evren, bilgin olsun.

Yokluğuna, yokluğunun varlığına, yokluğunun soğukluğuna ve yokluğunun varlığının ılıklığına hepimiz direniyoruz.

Bu böyle biline dursun, diğer yanda akan bir kum saati var.

Ellerime yapışmış görevler, yükler, hırslar, kinler, kötü kalplerde doğan pis düşünceler var.

Sen yok ola dur, burada zalim bir “hayat” var.

Bu hayatın benim içime kurduğu bir dönmedolap ve biletsizce bu kötü oyuncağa binen hain insanlar var.

Sen yok ola dur, herkesin bende olduğunu sandığı büyük bir güç var.

Sen yok ola dur, benim her gece söylediğim bir söz var.

“Masal da burda bitmiiiiiş!”…

Ve sen yok ola dur, bende senin yokluğunun da eklendiği büyük bir “varlık” var…

Duygu Can 26 Kasım 2013